Bursa Osmanlı’nın ilk zamanlarında başkent olması ve ipek
yolu üzerinde bulunması dolayısıyla Ekonomik ve Kültürel olarak tam anlamıyla
bir merkez durumundadır.
Bursa’nın bu konumu el sanatlarının da zenginleşmesini sağlamıştır. Geçmişte el
tezgahlarında ipek kumaşlar, ipek halı , kilim , çuval ve heybe dokunmaktaydı.
Günümüzde bu dokumalar fabrikalarda veya büyük atölyelerde yapılıyor.
Bursa’da ipekböcekçiliğinin çok yaygın olması ipekçiliği de geliştirmiş, ipekli
dokumaların merkezi olmuştur. Bursa’da dokumalardan başka urgancılık, saraçlık,
bıçakcılık, demircilik,sedefçilik ,gümüş kakma sanatı, tenekecilik, köfüncülük,
çarıkçılık,Dokumacılık, semercilik gibi el sanatları yapılmaktadır.
Köfün, Kestane ağacından yapılan , boyutlarına göre kullanım
alanları da değişebilen bir çeşit sepettir. Bursa’da zanaatla uğraşan bir köfün
ustası vardır. Bu zanaat işgücü ve ekonomik yetersizlikten dolayı kaybolmak
üzeredir.
Köfünün boyutlarına göre kullanım alanları da değişmektedir. Büyük boy köfün
kavun ve karpuz taşımada, orta boy köfün elma, portakal, küçük boy köfün de ise
çilek, zeytin gibi meyveler taşınmaktadır.
Köfün yapımında kestane ağacı ve fındık ağacından yararlanılmaktadır. Bu
ağaçların köfün yapımında kullanılmak üzere seçilmesinin sebebi dayanıklı
olmasından ileri gelmektedir. Malzemeleri ise İznik’ten temin edilmektedir.
Bir köfün yapımda ortalama 20 tane ağaçtan kesilen ince ve uzun parça
kullanılıyor. Elde edilen bu parçaların boyu yaklaşık 2 metredir. Köfün
yapımında kullanılacak parçalar tezgahta sıyırgı ve ortak ile inceltiliyor.
İnceltilmiş ve örülmeye hazır olan ağaçlara “Yarma” adı veriliyor. Örme işlemi
köfünün dip ve ağız kısmında kullanılan ağaç parçaları kalınlık ve ebat olarak
farklıdır. Köfünleri ölçmek ve boyutları arasındaki farklılıkları ortadan
kaldırmak için 50-70-80 cm’lik sopalar ölçü için kullanılmaktadır.
Elde edilen köfün ve sepetler tarlada meyve toplama ve taşıma maksatlı kullanımı
dışında çeşitli mesleklerde de çok amaçlı olarak kullanılmaktadır.
Saraçlık ; binek ya da çeki hayvanlarının takımlarının yapıma
, süsleme ve onarma işidir.
Bursa’da saraçlık geçmiş yıllarda geleneksel zanaatlar arasında önemli bir yer
tutmaktaydı. Ancak teknolojinin gelişmesi , motorlu taşıtların artması ile
birlikte koşum atına ve yük atına gereksinim her geçen gün azalmaktadır.
Bursa’da saraçlar ürünlerine ilçe ve köylerde alıcı bulmaktadırlar. Günümüzde
Bursa’da saraçlık zanaatini sürdüren iki atölye bulunmaktadır. Bu atölyelerde
hamut ve koşum malzemeleri yapılmaktadır.
Atın boynuna geçirilen ve koşum takımlarının bağlanarak atın arabayı çekmesini
sağlayan parçaya hamut denir Hamut , iki ağaç parçasının birleştirilerek sırayla
üzerine simit, fitil, dolma ve kabak gibi bölümlerden oluşur.
Hamut yapımında kullanılan malzemeler; ağaç , keçi derisi, manda derisi ve
keçe’dir.
Deri parçalarının kesilerek koşum takımlarının yapılmasına ise koşumculuk denir.
Koşumculuk içinde yer alan parçalar ise şunlardır.
Paldum, başlık, gem, çeki kayışı, yan kayışı, yular ve dizgin. Saraçlarda koşum
takımları dışında deri ile ilgili ürünlerde yapılmaktadır.
Saraçlıkta kullanılan aletler:
Çizgi pergeli , kayış inceltme tıraş bıçağı, manda boynuzu (Halkadan geçirilen
deriye yuvarlak şekil vermek için), saraç bıcağı, Mat (Şimşirden yapılır), küçük
hatte, büyük hatte biz veya tığı, nalpara kolu (Deriyi düzeltmek için
kullanılıyor.)
Sıyırgı makinesi (Eğer yapımında), kesim makinesi (Deriyi dikmede) , sanayi tipi
dikiş makinesi (Derinin dikilecek kısımları dikilir).
Bursa’ya bıçakçılık “93”savaşından sonra Balkan göçmenleri
tarafından getirilmiştir. Bu tarihten itibaren göçmen ustalar ve yetiştirdikleri
çıraklar aracılığı ile bıçakçılık mesleğini geliştirerek bu günkü düzeyine
getirmişlerdir.
Bursa el zanaatları arasında geçmişten günümüze kadar özel bir yeri olan
bıçakların ünü günümüzde de sürmektedir. Geleneksel yöntemlerle el işi ile
yapılan bıçaklar kullanım alanlarına göre ortalama 150 çeşit bıçak olduğu
bilinmektedir. Bel bıçağı, et bıçağı, kıyma bıçağı, kaymak bıçağı, pastırma
bıçağı, börek bıçağı, bekçi bıçağı , kasap bıçağı gibi çeşitlerini sayabiliriz.
Bursa bıçakçılığı içinde Arnavut çakısının da ayrı bir yeri vardır. Bu çakıların
sap kısmı boynuzdan yapılmaktadır. Genelde koç boynuzu kullanılmaktadır. Bu
boynuzlara kesteki adı verilen bıçak ile kazınarak şekil veriliyor. Kullanılan
koç boynuzları kemik fabrikalarından, bıçak kısmında ise Karabük çeliği
kullanılıyor. Arnavut çakıları daha çok Trakya bölgesinde alıcı buluyor.
Genellikle hayvancılıkla uğraşan çifçiler, tırnak ve hayvan kesmek için
kullanıyorlar.
Bıçakların üzerindeki yıldız sayıları bıçağın büyüklüğünü gösteriyor. Bunun yanı
sıra bıçağı yapan usta üzerine ismini işliyor.
Semerin kullanım alanlarının daralması semere olan ihtiyacı
da azaltmaktadır. Bursa’da iki semer ustası bulunmaktadır. Semer yapılırken
kullanılan malzemeler ilçelerden temin ediliyor.
Semerin ahşap kısmında kullanılan gürgen ağacı dağ köylerinden, tabaklanmış keçi
derisi Balıkesir’den getiriliyor. Keçi derisini doldurmak için kullanılan sazlar
Bursa’nın merkezine yakın göllerden toplanıyor.
Semer yapılmaya başlanırken ; önce kasnak adı verilen gürgen ağacından
yapılıyor. Kasnak yay şeklinde iki parçanın bir araya getirilmesiyle
oluşturuluyor. Kasnağın üzerine içi saz ile doldurulmuş keçi derisi monte
ediliyor. Keçi derisinin üzeri keçe ile kaplanıyor. Semerin ön ve arka kısmını
da belirtiyor. Renkli ponponlar sadece binek semerlerine takılıyor, yük taşımak
için yapılan semerlere ponpon takılmıyor.
Şer’i Mahkeme sicileri Bursa daki ipekli dokumacılığın XlV.
Yy. sonlarında oldukça gelişmiş olduğunu göstermektedir.
1845 yılında Bursa da 40 ipek iplik fabrikası varken 1860 yılında iplik iplik
üreten imalathane sayısı 85’e yükselmiştir. Ancak 1856 yılında Fransa’da ortaya
çıkan (Karataban) hastalığının 1860 yılında Bursa7da yayımlanması ile ipek
üretiminde gerileme olmuş. Pastör üretimi adı verilen yöntemle tohum üretiminin
başlaması ile 1888 yılında Torkomyan Efendi tarafından Darülharir adlı ilk
İpekböcekçiliği okulu Bursa da hazırlanmış ve hastalıksız tohum üretimine
başlanmıştır.
Bursa’da ipekçiliğin merkezi durumunda bulunan Kozahan ipek kozalarının
satıldığı ve dokunan ipekli kumaşların satıldığı yer olma özelliğini günümüze
kadar korumuştur. İpek böceğinin temel gıdası olan dut ağaçlarının zamanla
azalması ve ipek böcekçiliği üretiminin maliyetinin artması nedeniyle Bursa da
ipek böceği üretimi azalmıştır. İpek ve farklı sentetik kumaşların bulunmasında
Bursa ipekçiliğini etkileyin faktörlerdendir. Tarihinde Bursa Atlasları
ipeklileri ve kadifeleri ile Dünyada ün yapmış olan Bursa son yıllarda
araştırmacı ve uzmanların bu konuya dikkat çekmeleri ile gündeme gelmiştir. Gün
geçtikçe azalan ipek böceği üretimi ile yok olmak üzere olan Bursa ipeklileri
tarihteki tozlu raflarda yerini almadan önce bu konuda çalışmalar yapılmaktadır.
Anadolu insanının tarlada, bahçede giydiği çarık kullanım
alanın daralmasıyla günümüzde artık Halk Oyunlarında ve evlerin şark köşelerinde
bir süs eşyası olarak kullanılmaktadır.
Çarık 1960’lı yıllara kadar tarlada çalışan köylülerin yaygın olarak
kullanıldığı, günlük yaşamında da giydiği temel bir ihtiyaçtır. Daha sonraki
yıllarda tarımda makineleşmeyle birlikte insan gücünün ve karasabanın yerini
tarım makinelerinin almasıyla birlikte çarığın kullanımı da yok olmaya yüz
tutmuştur. Bununu yanında köyden kente göç sonucunda insanların şehirleşmesi,
ayakkabı sanayinin gelişmesi de çarıkçılığın yok olması nedenlerindendir.
Bursa’da çarıkçılığın son durumu ise bu mesleğin yok olmak üzere olduğunu
göstermektedir. Bursa Merkezde çarıkçılık mesleği ile uğraşan bir tane çarık
ustası kalmıştır. Çarıkçılık mesleğinin bu duruma düşmesinde kazancının az
olması ve buna bağlı olarak da çırak yetiştirilmemesi bu mesleğin bitmesine
neden olmuştur.
Çarık yapımı: Çarık yapımında şaplı manda derisi kullanılıyor. Deriler
Tabakhaneden elde ediliyor. Derinin kalınlığı çarığın kullanım alanına göre
değişiyor. Tarlada kullanılacaksa kalın deri, Halk oyunlarında kullanılacaksa
ince deri kullanılmaktadır. Manda derisi öncelikle boy boy kesiliyor.
Çarıkçılıkta bu kesme işine Davlum deniliyor. Bayanlar için 15 cm. eninde ,
erkeler içinse 16.5 cm. eninde çift çift boylar kesiliyor. Ortaya çıkan
dikdörtgen şeklindeki deriler keskilerle burun kısmı delinerek ince sırımla
dikiliyor. Çarığın dili olan parçası sonradan ilave ediliyor. Bu kısma takılan
boncuk ise süs amacıyla konulmaktadır. Daha sonra çarığın yan tarafları bir dar
bir geniş alarak kesiliyor. Bu deliklerden sırım geçiriliyor. Sırım geçiriliyor.
Sırım geçirildikten sonra gürgen veya meşeden yapılmış ahşap kalıplara çarıklar
giydiriliyor. Kalıbın şeklini alan çarıklar kurumaya bırakılıyor. Kalıp
çıkarıldıktan sonra hemen kurumaması ve yumuşak kalması için içine motor yağı
sürülüyor. Çarık kullanıma hazır hale geliyor.
İZNİK ÇİNİCİLİĞİ
İznik çiniciliği İznik ve çevresinde yapılan kazılarda
prehistorik çağlardan kalan seramik parçaları ortaya çıkarılmıştır. Bu kazılar
sonucunda İznik te İ.Ö. 7000 li yıllarda seramik üretiminin Osmanlı mimari
ürünlerinde yaygın olarak kullanılmıştır. İznikli çini ustaları Osmanlı
Sarayı’nın himayesindeki kaşici başı tarafından bir locada örgütlendiler ve
İstanbul ile diğer yerlerdeki bütün büyük yapıları çini ile süslemişlerdir.
İznik çinilerinin desenleri ve renkleri Venedik ve Cenovalı tüccarların
dikkatini çekmiş, çini ustaları bu talebi karşılamak için İznik surları dışında
çini fırınları kurmuşlardır. 17.yy. dan sonra Osmanlı askeri ve ekonomik olarak
zayıflaması ile çini fırınları da kapanmaya başlamıştır. İznik de geleneksel
çini atölyeleri 1985 yılında Faik Kırımlı tarafından açılmış Eşref Eroğlu usta
ile devam etmiştir. Rasih Kocaman , Adil Cangüven gibi ustalar dışında 1995
yılında İznik Eğitim ve Öğretim Vakfı çatısı altında İznik çini ve araştırma
merkezi kurulmuştur. Ayrıcı Uludağ Üniversitesine bağlı Meslek Yüksek Okulunda
çini ve seramik konusunda eğitim verilmektedir.
Günümüzde İznik
çini atölyelerini ve İznikli sanatçıları buluşturan Süleymanpaşa medresesi
restore edilerek Turizm’e açılmıştır.
Renklerini ve desenlerini İznik doğasından alan İznik çinileri yapımında kuvars,
cam tozu ve kil kullanılmaktadır. Bu malzemeler fırınlanıp öğütüldükten sonra
hamur haline getiriliyor kalıplarda şekil verdikten sonra bir hafta kurumaya
bırakılıyor daha sonra astarlama yapılarak tekrar kurutuluyor ve 930 derecede
fırınlanıyor bir gün süreyle bu ısıda kalan plakalar fırın kapatıldıktan sonra
kapağı açılmadan soğumaya bırakılıyor. Desenleme kısmında parşümen kağıdının
üzerine çizilen motifin üzeri iğneye delinip kömür tozu dökülerek desenin
plakanın üzerine çıkması sağlanıyor.Boyama kısmında İznik kırmızısı adı verilen
kırmızının bulunması için yapılan işlemler ve kullanılan malzemeler genellikle
ustalar tarafından saklanıyor. Boyama işleminden sonra plakalar sırlanarak 1000
derecelik fırında pişiriliyor.İznik çinilerinde en çok Çin temani , hatai, haliç
işi, narlı desen, minyatürler, İznik kuşu , gül , karanfil motifleri
kullanılmaktadır.
Malzemesi yün veya pamuk iplik olan Çorapları örerken iğ adı
verilen beş küçük şiş kullanılmaktadır. İğler yaklaşık 10-15 cm uzunluğunda bir
ucu çengelli çelikten yapılmış şişlerdir. Düz demir çubuklar eğe ve zımparanın
yardımıyla; pürüzsüz yuvarlak hale getiriliyor. İğin ucuna eğe ardımı ile çengel
şekli verilmektedir.Şişin ucundaki çengel sayesinde daha hızlı çorap
örmektedirler .Çorabın ana malzemesi olan kuzu yünü genellikle Uşaktan
getirtiliyor krem renginde olan bu yünleri kullanırken,motifler için renkli yün
veya sentetik iplik kullanılmaktadır.Bursa çok göç alan bir kent olması
nedeniyle kültürel anlamda faklılıkları da bir arada yaşamaktadır.Her kültür
kendi çorap motifi ,örme tekniğini beraberinde getirmiş ve günümüze kadar
yaşatmıştır.Özellikle Karacabey ilçesine bağlı Yenikaraağaç köyü çorapçı köy
olarak tanınmakta ve ördükleri Drama çorabı ile isimlerini duyurmaktadır,Drama
çorabı dışında ,”Yörük çorabı “ Pomak çorabı” gibi her kültürün kendini
motifleri ile ifade ettiği çorap çeşitleri bulunmaktadır.